Büyükşehir statüsüyle birlikte ilimizin belediye başkanı olan kişiye daha büyük yetkiler verilmiş oldu. Buna bir de milletvekillerinin görevlerinde yapılan revizyonlar (kısıtlamalar) da eklenince, Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamı, bir çok siyasetçinin iştahını kabarttı.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamı, Malatya için büyük nimetlerin elde edilmesi adına önemli bir kazanımdır. 2012 yılında il mülki sınırları Büyükşehir statüsüne alınmış, 2014’teki yerel seçimlerde de ilk Büyükşehir Belediye başkanımız seçilmiş oldu. Ahmet Çakır’la başlayan Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna, daha sonra Hacı Uğur Polat ve son olarak da Selahattin Gürkan oturdu.
BÜYÜK SÜRPRİZ, SELAHATTİN GÜRKAN’DI...
Selahattin Gürkan’ın o koltuğa oturmaması için birçok engellemelere tevessül edildi. Büyükşehir koltuğu için ismi geçen bir çok insan olmasına rağmen, Battalgazi Belediye Başkanı’nın yani Selahattin Gürkan’ın aday gösterilmesi bile büyük bir olaydı. Sonuç olarak 31 Mart 2019’daki yüzde 68.47 gibi rekor bir oyla Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğu Selahattin Gürkan’ın oldu.
GÜRKAN’A SALDIRMAK İÇİN BAŞKA ARGÜMANLAR BULUN..
Şimdi ise, seçimlerin yaklaşması ve erken seçim ihtimalinin de dillendiriliyor olması sebebiyle, Selahattin Gürkan hakkında bazı dosyaların oluşturulduğu bilgisini almaya başladım. Muhtemel rakiplerin, bel altından vurmaya çalıştıkları, bunun için de çeşitli operasyonlara tevessül edecekleri konuşuluyor.
Duyduğum operasyonlardan birinin muhteviyatında ise, Selahattin Gürkan’ın aslında AK Partili değil de, MHP kökenli olduğu var. Hatta işi biraz daha ileri götürüp, hanımının Atatürkçü Düşünce Derneği’ne mensubiyetinin bulunduğu ve Cumhuriyet Mitingleri’nde boy gösterdiği iddialarını da yayıyorlar.
İKİNCİ ADAMIN DA DAHLİ VAR...
Konunun en önemli kısmı ise Malatya Büyükşehir belediyesinde “ikinci adam” konumunda bulunan birinin, oluşturulan veya oluşturulmak istenen dosyada dahlinin bulunmasıdır...
“Bu operasyon tutar mı?” diye sorsanız “Tutmaz” derim. Çünkü benzer argümanlar daha önce de çokça denendi, eskidi ve hepsinden sonra, Selahattin Gürkan, rakiplerinin karşısına daha da güçlenmiş bir şekilde çıktı!..
PROF. KARABULUT, NEDEN ORADA?..
Belli bir kurumun başında veya yönetiminde bulunan bir insan, devlet büyüklerini neden ziyaret eder? Yukarıdaki fotoğrafa bakıp, peşinden de bu soruyu okuyan herkes, “Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, mutlaka önemli bir projenin arzı veya onayı için, Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmiş” diye düşünebilir. Nitekim ben de öyle düşündüm. Prof. Karabulut, önceki hafta sosyal medya hesabından bu fotoğrafı paylaşmış. Ben de büyük bir merakla araştırdım. Ancak, Turgut Özal Üniversitesi için hiçbir proje veya işi göremedim.
Bu tip ziyaretlerin, mutlaka bir maslahatının olması gerekir. Mesela bir proje götürür ve tasdik ettirirsin. Bulunduğun kuruma, kamuya ve yaşadığın ile bir şeyler kazandırmak için devlet büyüklerini ziyaret edersin. Hiçbiri yoktu ortalıkta... Hal böyle olunca Kemal Sunal’ın “Zübük” filmindeki fotomontaj sahnesi aklıma geldi. Gerçi bu fotoğraf montaj değil ama sanki bir kurguyu barındırıyordu içinde. Aysun Bay Karabulut’un hemen ardındaki Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın bakışlarını görünce, malum sorunun cevabını da bulmuş olduk tabi. Kurgu... (En azından bir açıklama olsaydı, biz de “Kurgu” demezdik)
ÇALIK’IN İLGİNÇ PAYLAŞIMLARI!..
Ak Parti MKYK Üyesi ve Malatya Milletvekili olan sayın Öznur Çalık’ın son zamanlardaki sosyal medya paylaşımları bir hayli ilginç oluyor. Öznur Çalık, geçtiğimiz günlerde Doğanyol’da bir dizi ziyarette bulunmuştu. Ziyaretlerini ve ilçeye yapılan hizmetleri, Hyperlapse yani hızlı çekimle oluşturdukları videoları sosyal medyada paylaşmıştı.
Bunun anlamı;
-Ya dikkat çekmek için alışıla gelmişin dışında, sıra dışı bir paylaşımda bulunmak,
-Ya da “O kadar çok hizmet yapıyoruz ki, izleyicilerin pek kıymetli vaktini zayi etmemek adına, ancak Hyperlapse şeklinde paylaşabiliyoruz”dur. Şeklinde bir çeşit subliminal mesaj olabilir!..
ZİYARETLERİ BIRAKIP, MİLLETİN YARASINA MERHEM OLUN
Verilmek istenen mesajlar söz konusu olunca, buna en güzel örneği ülkemizin en doğusunda buldum. Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, geçtiğimiz günlerde bir video paylaşmıştı. Sayan, videoya şöyle bir not düşmüş: “Sabahtan gece saat 22’ye kadar belediye çalışanlarımla birlikte sobası olmayana soba, kömürü olmayana kömür götürdük.. Çocuklarımızı sevindirdik. Onlar yeni yıla mutlu girince biz daha çok mutlu olduk. Dağlarda kayakta değildik. Halkımızın hizmetindeydik..”
“Bizim başkan ve vekillerimiz ne yapıyor?” diye soracak olursanız, “O ziyaret senin, bu ziyaret benim. O ziyaretçi senin, bu ziyaretçi benim.” Diye dostlar alışverişte görsün misali, işlerle ilgileniyorlar. İnanın o ziyaretleşmeleri takip etmekten, insanın başı dönüyor. Sanki dönme dolap gibi, mübarekler. İçi tahmin ettiğim kadarıyla boş, dışı ise fotoğraflarla algı kokan bu paylaşımları görünce; “Lo bese, bese... Yeter!” demek geliyor içimden...
İçinde bulunduğumuz ekonomik durum, siyasetin yeni bir dille dizayn edilmesini, artık zaruri hale getirmiştir. Bu dil krizi fırsata çevirecek bir atılım olarak da değerlendirebilir. Zaten hükümetin ana politikası da an itibariyle budur. Bu sebeple bütün belediyeler, maddi durumu iyi olmayan vatandaşları tespit ederek, ya istihdam oluşturmalı; ya da nakdi yardım yapmalıdır.
ORTALIĞI BULANDIRMADAN, GERÇEKLERİ GÖRÜN!..
Düşmanı büyütmek, kendi kusurunu ve eksikliğini gizlemek anlamına gelir. Düşman gerçekten büyükse; düşman sahibi de düşmanını alt etmek için gerekli kuvveti, toplamak adına gayret sarf eder.
Bu sözleri etmemin sebebi, Süper Lig’deki temsilcimiz Yeni Malatyaspor’un, şu an içinde bulunduğu durumdur. Yani ligin son sırasında bulunması.
Yöneticilerimiz ve bazı basın mensubu arkadaşlar ise bu duruma farklı cevaplar verip, düşmanı başka başka yerlerde arıyor. Kimisi “Federasyon” diyor. Kimisi “Karadeniz lobisi” diyor. Kimisi “Teknik heyet” diyor. Bir kısmı da “Yönetim” diyor. Öyle cepheyi genişletmenin veya bir değil de bir kaç düşman üretmenin manası yok. Cevap çok net: “Bazı çapsız ve emek hırsızı hakemler.”
“İyi de bu emek hırsızı çapsızlara haddini bildirecek kimse yok mu?” diye soracak olursanız, onun da cevabını şöyle veririm: “Sesi gür çıkan, lobinizin, siyasetçinizin ve iş dünyanızın bulunmaması, Yeni Malatyaspor’un hakkının yenilmesine sebep oluyor.”
Son söz olarak bir soru da benden: Neden bu eksikliklerin beceriksizliğini, sizi katledenleri büyüterek gizliyorsunuz?
ALLAH, SÖYLETİYOR!..
Ünlü Filozof Diyojen’e atfen bir anekdot anlatılır: Diyojen’e sorarlar:
“Bir adamın aklının derecesini nasıl anlarsın?”
Cevabı basittir:
“Konuşmasından...”
Ardından tekrar sorarlar:
“Ya hiç konuşmazsa...”
Cevabı bu defa şöyle olur:
“O kadar akıllısına, şimdiye kadar hiç rastlamadım.”
AĞBABA, “CUMHURBAŞKANI ADAYI BENİM” DER GİBİYDİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığındaki CHP Esnaf Masası Heyeti, geçtiğimiz günlerde Aksaray ziyareti gerçekleştirdi. Saratlı Belde binasının açılışına katılan CHP heyeti, daha sonra belde binasının önünde miting düzenledi. Mitingde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, ülkede ekonomik kriz olduğunu, birkaç zenginin daha çok zengin olduğunu, doların düşmesinin milletin cebine yansımadığını söyledi. Partisinin, dolayısıyla ittifak ortaklarının cumhurbaşkanı adayını özelliklerini sıralayan Veli Ağbaba’nın sözlerini “Kendini tarif ediyor” diye yorumladım.
Konuşmasının bir yerinde, “İktidara geldiğimiz gün, temel gıda ürünlerindeki KDV’yi yüzde bire düşüreceğiz. Bu insanların evine tekrardan aş girmemesini sağlayacağız” dedi. Evet evet yanlış okumadınız veya yanlış yazmadık “İnsanların evine tekrardan aş GİRMEMESİNİ sağlayacağız” diyor. İnsanları işsizlikle ve açlıkla korkutmaya çalışıp ardından da oy istediği millete “Şu anda açsınız, biz gelirsek yine aç olacaksınız” diyor.
SÜRÇ-Ü LİSAN DEĞİL...
Şimdi birileri çıkıp “Sürç-ü lisan” diyecektir. Başka biri konuşurken böyle bir cümle kursa, hatta kendi genel başkanı böyle bir cümle kursa “Normaldir. Sürç-ü lisan, genlerinde var” diyeceğim. “İçkiyi yasaklayanları Allah’a havale” eden,
açlık tiyatrosu tertip eden, hatta teröristi, Meclis’e getirip “Masum tıp öğrencisi şovu” yaptıran Veli Ağababa söz konusu olunca, “Sürç-ü lisan” değil “Allah söyletiyor” derim.
Selam ve dua ile
Fiemanillah