Murat ÇETİN

The Experienced Gazeteci Hedefkoçu İş İnsanı

Kanbay fincancı katırını ürkütmüş galiba | Murat Çetin Kişisel Web Sitesi

Kanbay fincancı katırını ürkütmüş galiba



-Milli Eğitim Müdürü “Battal Kanbay” neden gönderildi?

-“Fincancı katırları” neden ürker?

-Malatya’mızın “güzide siyasileri” bir biriyle uğraşmayı icraat mı zannediyor?

-Battal Kanbay’ın gitmesindeki etken ne?

-Milletvekili Tüfenkci, “Bakan Özer’in” programında neden katılmadı?

-Güç gösterisi kime yaramadı?

-Kanbay’dan sonra sıra kimlerde?



Öfkelendirilmemesi gereken kişileri, öfkeye-kızgınlığa sürükleyecek harekette bulunup, onların öfkesini üzerine çekmememiz gerektiğini anlatmak için kullanılan bir deyim vardır. “Hassas konulara değinmesen iyi olur” şeklinde de yorumlanabilecek bu deyim; “Fincancı katırlarını ürkütmek” şeklinde tabir edilir.

Nasreddin Hoca merhumla ilgili bir çok hikaye anlatılmıştır. İşte bu hikayelerden biri de, “Fincancı katırlarını ürkütmek” deyimi üzerinedir. Hikaye bu ya; Hoca, yolunun üstündeki mezarlıktan geçmektedir. Ayağı kayar ve yeni kazılmış bir çukura yuvarlanır. Hemen toparlanıp kalktığında, bakar ki üstü başı toz-toprak, hemen silkelenmeye başlar. Üstündekileri silkelemek için çıkardığında “Hazır çukura girmiş ve soyunmuşken, kendimi ölü yerine koyup şuraya uzansam; bakalım sorgu meleği geldiğinde ne soracak, en azından öğrenmiş olurum” şeklinde bir fikir gelir aklına. Çukura boylu boyunca yeniden uzanıp beklemeye başlar. Tam o sırada, kulağına şangır şungur sesler gelmeye başlar. Kıyamet koptu sanarak, fırlar mezardan.

Meğer o sırada, bir kervan geçmektedir. Hoca mezardan fırlayınca, katırlar ürküp kaçar. Katırların sırtında fincan-kase ne varsa kırılır. Kervan sahipleri çok öfkelenir, ellerine birer sopa alıp koşarlar Hoca’nın yanına:

“Bre sen kimsin? Burada ne işin var?” derler.

Hoca da “Ben ölüyüm” diyerek cevap verir.

“Peki, çukurun dışında ne işin var senin?” diye tekrar sorarlar.

Hoca “Dünyayı seyre çıktım!” diyerek karşılık verir.

Öfkeden burnundan soluyan kervan sahipleri, “Yaa, öyle mi? Biz sana dünyayı bir güzel seyrettirelim de gör!” diyerek Hoca’nın üzerine çullanırlar.

Tekmelerin sopaların havalarda uçuştuğu hengame sonrası, Hoca zar-zor toparlanır ve evin yolunu tutar. Evin kapısında per-perişan bir halde Hoca’yı gören hanımı, “Efendi, neredeydin sen böyle?” diye sorar.

Hoca, “Sorma hatun sorma. Öteki dünyadan geliyorum” diyerek karşılık verir.

Hoca’nın alay ettiğini sanan hanımı “Ya, öyle mi, ne var ne yok oralarda?” diye sorar. 

Hoca, bir köşeye yığılırken cevap verir: “Fincancı katırlarını ürkütmezsen bir şey yok!”  Şeklinde cevap verir.



KATIRDAN GİRDİK, HATIRDAN DEVAM EDELİM

Bugünkü yazımız bir deyim ve bir hikayeyle başladı ya, bir hikaye daha anlatalım da yazımız pür-neşe devam etsin. 

Ünlü gazeteci Velid Ebuzziya, İstiklal mahkemelerinden yargılanıp beraat ettikten sonra, genç meslektaşlarına nasihat etmiş: 

-Şu sıralar sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin.

Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak:

-Bu söylediğin imkansız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!..

Kalemin işi zor, elinde tutanın ise daha zor. Ama neyleyim ki; kalem erbabı olunca, yazmadan olmaz. Bir de Malatyalı olunca; hem nalına, hem de mıhına vurmak gerek!

Malatya’mızın güzide siyasileri, bir biriyle uğraşmayı icraat zanneder oldu. Siyasi referans olmadan, yaprağın bile hareket edemediği günlerdeyiz. Kimin kime referans olduğu da, pek önemli değilmiş gibi geliyor bana. 

Bu saatten sonra, bazı zevatın şiddet ve sitayişle, eski Milli Eğitim Müdürü Battal Kanbay’a övgüler yağdırarak, kahraman ilan etmeye çalışmalarının hiçbir kıymet-i harbiyesi yok. Başka bazı zevatın da, hamasi duyguları tahrik edip, milleti galeyana getirmeye çalışmasının da, “pul” kadar değeri kalmadı. 

KANBAY’DA, GÜÇ GÖSTERİSİNİN KURBANI OLDU

Gücünü göstermek isteyen bazı siyasilerin, bunu Battal Kanbay üzerinden yapmaya çalışmaları, buradaki asıl konudur.

Şöyle ki; duyduğum kadarıyla, Battal Kanbay, AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci’nin referansıyla Malatya’ya getirilmişti. Daha önce Malatya Valisi Aydın Baruş’u ve Malatya Müftüsü Veysel Işıldar’ı gönderemeyen güç, Battal Kanbay’ı gözüne kestirmiş ve bunu da başarmıştır. “Arife tarif gerekmez” diye meşhur bir söz vardır. Konuyu bu kadar fehme yakınlaştırmak, kâfidir kanaatindeyim. Tüfenkci’nin gücünü sınayan kişinin kim olduğuyla ilgili, az-çok bir kanaate vardığınızı düşünüyorum. Sonuç olarak, bakalım sırada Vali mi, yoksa Müftü mü var?

Mamafih,

Malatya’da adı sürekli “skandallarla” andırılmak istenen bir derneğin, bu konuyla alakasının olduğunu zannetmiyorum. Çünkü malum dernek, Kanbay’ı gönderecek iktidara sahip değil ki! İsteseler de yapamazlar. Demek bu dernek üzerinden spekülasyon yapanlar, öcünü inançlı insanlardan almaya çalışanlardır. Onun için bu derneğin adını, dillerine pelesenk yapmışlar.

Bu dernek adına, bu konuyla ilgili yapılan spekülasyonlar, rastgele bir eleştir mi bilmiyorum. Ama bu husus, özellikle bu işin daisi olan “kişiye” çok yaradı. Hem bu gelişme, o derneğin işine yarasa da, onların yaptığı anlamına gelmez. Krizden fırsat doğmuşsa, adamlar ne yapsın?

Hülasa: Bu arada, Milli Eğitim Bakanımızın bir kaç gün önceki Malatya ziyareti hatırıma geldi. Sayın Bülent Tüfenkci’nin, söz konusu programda bulunmaması dikkatimi çekmişti. Sebebiyle ilgili kanaatim daha sonra netleşmiş oldu.

Selam ve dua ile
Fiemanillah