-“Kanbay’ı götüren süreçte” neler yaşandı?
-Toplantıdaki STK başkanı Mustafa Özkan’ın çıkışı neyi anlatıyor?
-Battal Kanbay’ın görevden alınma sürecinde “Meşale Derneği’nin” rolü var mı?
-Malatya “Yeni (Teze) Cami” restorasyonu beklentileri karşıladı mı?
-Yoksa onların da mı böyle bir “dertleri” yok?
-Tok, açın halinde ne zaman anlar?
-“Absürtlüğün daniskası” diyebileceğimiz ucube hangi ilçede yer alıyor?
-Bir ağaç için bile yol güzergâhı değişirken, “mezarlığın taşınması” ne demek?
-Gevrek, “rekorlar kitabına” mı girecek?
-Haftanın karikatüründe ne var?
***
Malatya’mızın eski Milli Eğitim Müdürü Battal Kanbay, en son merkeze alınmıştı. O kadar maceraya maruz kaldı ki, inanın yetişemedim. Şu an nerede, ne yapıyor veya nereye atandığını bilmiyorum.
Ak partili siyasetçilerimize göre, Battal Kanbay’ın kırdığı ceviz bini aştı. İyi de merak ettiğim husus, Battal Kanbay’ı ceviz kırmaya sevk eden sebep ne ola ki? İntihar komandosu gibi kendini patlattı.
Aldığım bilgiler muvacehesinde, Milli Eğitim Bakanımız, Kanbay’ın attığı tweete çok bozulmuş. Malatya’da oluşan tepkiden dolayı, Malatya milletvekillerinin devreye girmesini, Bakan Bey umursamamış bile. Düşünsenize, koskoca Bakan bile memleket meselesini bırakmış, Battal Kanbay’a odaklanmış. Sayın Kanbay da öyle bir tweet atmış ki, zulme maruz kalarak şehit olan Seyid Kutup bile günümüzde yaşasaydı, böyle bir tweet atmazdı kanaatindeyim.
“Battal Kanbay, neden böyle bir süreci yaşamayı tercih etti?” sorusunun cevabı ise, “Sanki siyasete atılacak” şeklinde olabilir. Öyle ya, kendisi “Millî Görüş” kökenli. Malatya’da Yeniden Refah Partisi’nin de hatırı sayılır bir çalışması var. “Bu partiden siyaset yaparak, maruz kaldığı krizi fırsata çevirebilir” diye düşününce “Neden olmasın?” sorusunu da sormadan edemiyorum.
KANBAY’I GÖTÜREN SÜREÇ!..
Battal Kanbay’ın görevden alınma süreci ile ilgili, edindim son bilgiler:
1- Prof. Dr. Yusuf Tekin’in referansıyla Malatya’ya geliyor.
2- Ak Parti MKYK Üyesi ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve Ak Parti il Başkanı İhsan Koca’nın bulunduğu dijital bir ortamda Eğitime Destek Platformu toplantısında, bir STK başkanı, “Milli Eğitim müdürü haddini bilmelidir” diye, sert bir çıkış yapıyor. Ortamın buz kesmesine sebep olan bu çıkış karşısında, Battal Kanbay da sert cevaplar vererek; mukabele-i bil-misil yapıyor. (Rivayete göre sert çıkış yapan STK başkanının Mustafa Özkan olduğu iddia ediliyor)
3- Darende’de yapılması planlanan bir okulun yerini, yine iddiaya göre aynı şahıs AVM yapmak için istiyor, Battal Kanbay ise buna şiddetle karşı çıkıyor.
4- İddiaya göre; Malatya’da Meşale diye bilinen derneğin en çok yuvalandığı yerler; Eğitim-Bir-Sen, Ensar Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti.
5- Battal Kanbay, iftara beş dakika kala görevden alınıyor. Her halinden subliminal mesaj kokan bu görevden alma, aynı zamanda da “intikam” kokusunu sızdırıyor.
6- Görevden alınacağı için Battal Kanbay’ı öncesinden psikolojik olarak hazırlamak isteyen bir milletvekili, “Milli Eğitim Bakanı seni çok acemi buldu” diyerek, Battal Kanbay’ı bu sürece hazırlıyor.
7- AK Parti İl Başkanı İhsan Koca “Meşalecilerin baskısına dayanamadım” diyor.
8- Battal Kanbay’ın Malatya’ya kazandırdığı 12 yatırımın, sekizi iptal oluyor.
DERDİ, İBADET OLMAYANIN, CAMİYİ GÖZÜ GÖRMEZ!..
İbrahim abiye Pütürge’de bir yeri tarif ediyordum. Kendisine “Abi, hani sağ tarafta cami var ya…” dedim. Tarif ettiğim yeri çıkaramayınca “Hani sol tarafta, kabristan var ya…” diye ekledim. İbrahim abi yine çıkaramamıştı. Tarifteki ısrarıma dayanamayan İbrahim abi, “Murat kardeşim, biliyorsun ben alkol alan biriyim. Gözüm ne camiyi görür, ne de kabristanı…” demişti.
Bu hikâyeyi anlatmamın sebebi, Malatya Yeni (Teze) Cami’de, merhum Hamit Fendoğlu için okutulan Mevlid vesilesiyle, hasret kaldığımız camide gayri resmî de olsa, ibadet edilmesine izin verildiğinden medya vasıtasıyla haberimin olmasıydı. Sıla-ı rahim bahanesiyle vardığım Malatya’da, hamdolsun camimizde öğlen namazını eda ettik. Yıllardır deprem bahanesiyle kapalı kalan camimizde, olağanüstü bir tamirat ve tadilat göremedim. Dolayısıyla, neden bunca yıl kapalı kaldığına bir anlam da veremedim. Oradaki tabelalara bakınca, tadilatı yapanın Kültür Bakanlığı olduğu bilgisini tazelemiş oldum. İşte tam bu esnada, İbrahim abinin sözü geldi hatırıma. İşi, gündemi ve gayesi “kültür” olan bir bakanlığın, gözü ne ibadeti; ne de namazı görür. Hadi bunu anladık da, konunun ivedilik kazanması için mücadele etmeyen siyasilerimize ne demeli. Yoksa onların da mı böyle bir dertleri yok?
TOK, AÇIN HALİNDEN ANLASIN DİYE...
Oruç tutmayan bir arkadaşıma, Ramazan ayındaki orucun hikmetlerini anlatırken, şu şekilde bir izahta bulunmuştum: “Zengin ile fakir arasındaki makasın açıldığı günümüzde, zenginin fakirin yardımına koşması zaruridir. Bir zengin, servet ve kudret sahibiyse, hakiki açlık hissetmediğinden ötürü; fakirin acınacak acı halini tam hissedemiyor. İşte Ramazan ayındaki oruç vasıtasıyla hakiki açlık hisseden zengin, empati yaparak fakirin acınacak acı halini tam hisseder. Bil-vesile zenginlerin, fakirlerin yardımına koşması için; müsait ve müstait bir zemin oluşur.”
ABSÜRTLÜĞÜN DANİSKASI!..
Resmin çekildiği yeri, hemen hemen herkes tahmin etmiştir. Battalgazi İlçesi, Eski Malatya'da bulunan Silahtar Mustafa Paşa Ketvansarayı'nın, iç avlusu. Yıllara meydan okuyan kervansaray, son yıllarda yapılan restorasyonlarla, turist çeken önemli bir uğrak yeri halini almış. Resimde görülen “tahta” duvarın ne anlam ifade ettiği belli olmuyor. Fakat tarihi mekana yakışmadığı, ayan-beyan ortada. Yaptığım araştırmalara göre, tahta duvarın olduğu yer, Battalgazi Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün deposuymuş. “Absürtlüğün daniskası” diyebileceğimiz bu ucubeyi oraya kim yaptırdıysa; ne kültürden, ne tarihten, ne de turizmden tek kelime anlamadığı kesin. Osman Güder başkanın işi zor görünüyor. Tarih, kültür ve turizm kenti Battalgazi’ye yakışmayan, bu görüntünün, bir an önce kaldırılması gerekiyor. Bu ucubeye sebep olanları da, başka bir görevde değerlendirmesi şart. Aksi halde bu tür absürt işler devam eder gider.
ÖLÜSÜNE SAYGISI OLMAYAN!..
"Ölüsüne saygısı olmayanın, dirisinden hayır gelmez" şeklinde meşhur bir söz vardır. Burada her ne kadar kasıt, atalarımıza ve onların düşüncelerine saygı göstermek olsa da, kinayeli bir anlatım olduğunu düşünüyorum. “Ölmüşlerimizin naaşlarına da saygı göstermeliyiz” diye düşünüyorum. Kabirlerine, kabristanlarına saygımız olmalıdır. Din-i Mübin-i İslam da bunu emreder.
Bu konuyu hatırlatmaktaki maksadım; Bir çoğumuzun da bildiği Eski Malatya’da Ali Baba Mezarlığı vardır. Tam olarak kuruluş tarihi bilinmese de, bin yılı aşkın bir süredir orada durduğunu söyleyebiliriz. Mezarlık, tarihi olmasının yanında bu aralar başka bir konuyla gündemde. Malumunuz olduğu üzere Malatya'nın yeni çevre yolu Ali Baba Mezarlığı’nın hemen yanından geçiyor. Eski Malatya yolu ile çevre yolunun birleştiği yerde bir kavşak planlanmış durumda. Kimin planladığını bilmiyorum. Ama planlayanın içinde, zerre kadar vicdan olmadığını düşünüyorum. Yol bağlantıları için 70'ten fazla mezarın yerinin değiştirilmesi söz konusu. İçinde merhamet olan hiçbir insan evladı, bomboş arazilerin olduğu bir bölgede mezar taşıtmaz. Bir ağaç için bile yolların yerini değiştirenler, konu ölmüşlerimiz olunca çıtını çıkarmıyorlar ya; en çok da bu dokunuyor bana. “Bir ağaç için bile yol güzergahı değişirken, mezarlığın taşınması ne demek?” anlamakta zorlanıyorum. Hadi şehir içi olsa anlarım. Fakat her tarafın tarla olduğu bir yerde, mezarlık taşımak ta nedir? "Efendim öyle olunca yol uzar, maliyetler artar" diye itiraz edenler olabilir. Maliyet ve masraf ne olursa olsun, mezarını taşıdığınız insanların yakınlarının bedduası kadar; büyük külfeti olmaz, olamaz.
Sözün burasında vicdan sahibi yöneticilere seslenmek istiyorum. Orada ölmüşleri bulunan insanların yerine, kendinizi koyun. Alacağınız ahları, bedduaları düşünün. Beddua üzerine inşa edeceğiniz yolun ne faydası olabilir? Hatırlatayım, kim bu ucube planı değiştirirse büyük hayır kazanır.
GEVREK, REKORLAR KİTABINA GİREBİLİR!..
Süper Lig’de son yaşanan hakem krizleri ve şaibe iddiaları, küme düşmenin bu dönemde de yaşanmayacağı iddialarını ortaya çıkardı. Çok zayıf bir ihtimal de olsa, “Salavatının kuvveti”yle ünlenen Yeni Malatyaspor Başkanı Adil Gevrek’in yüzü, bu dönem de gülebilir. Böyle bir iddiayı paylaştığım arkadaşım, “İyi de, çekirge bir zıplar, iki zıplar...” dedi. Ben de “Bizimkisi üçüncüyü de zıplarsa, şaşırma!” diye karşılığını verdim. Olur mu-olur. Böyle bir şey gerçekleşirse, Adil Gevrek ve Yeni Malatyaspor, üç sezondur düşme potasında olduğu halde, düşmeyerek, Guinnes Rekorlar Kitabı’na bile girebilir.
Selam ve dua ile
Fiemanillah…