Murat ÇETİN

The Experienced Gazeteci Hedefkoçu İş İnsanı

Rektörden satılık üniversite!.. | Murat Çetin Kişisel Web Sitesi

Rektörden satılık üniversite!..

-Satılık üniversite olur mu? 

- Abla durumunda iktidar, eş durumundan muhalefete yakın olan kişi kim?

-İktidar neden oy kaybediyor?

-Cevap bekleyen sorular!

-Meşrep ve mezhep nedir, her ikisini karıştırana ne denir?

-Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan ne konuya ilişkin ne dedi? 

-Haftanın karikatüründe kim var?


Otomobil veya emlak alım satımı için verilen ilanlarda “Sahibinden satılık veya doktordan çok temiz” gibi ibareler kullanılır. Bunların kullanılmasındaki amaç ise, satılık olan şeye dikkat çekmek veya kıymetini artırmaktır. Başlıkta belirttiğim “Rektörden Satılık Üniversite” ibaresi de kıymeti artırmaktan ziyade; dikkat çekmeyi amaçlıyor. Üniversitenin satılması elbette mümkün değil! Özel üniversite olsa, hadi bir nebze, fakat devlet üniversitesi olunca, “Hooop dur bakalım” derler adama. 

BEN DUYMADIM. YA SİZ?..

“Dikkat çekmek istiyorum” demiştim ya... Aslında yukarıdaki başlıkla, “etkili-yetkili” insanların dikkatini çekmek istiyorum. Malum olduğu üzere, aylardır Malatya Turgut Özal Üniversitesi’yle ilgili akla hayale gelmeyecek iddialar uçuşuyor. Birçok iddia da belgeleriyle yayınlanmış durumda. Buna rağmen üniversiteyle ilgili bugüne kadar ne bir inceleme yapıldığını, ne de bir soruşturma açıldığını duymadık. 

İhalelerde usulsüzlük, kanunsuz atamalar, keyfi uygulamalar gibi ne arasanız var bu iddiaların arasında. Buna rağmen konuyla ilgili; ne idare, ne siyasiler ve ne de yargının yaptığı herhangi bir şey yok... 

En azından kamuoyuna yansıyan bir şey yok. 
 
ABLA DURUMUNDAN İKTİDAR, EŞ DURUMUNDAN MUHALEFET!..

Hadi “Ben kanunu, yürütmeyi, yönetmeliği bilmiyorum” diyelim. Aylardır yazılıp çizilen iddialara, ortaya konulan belgelere, en azından bir açıklama yapılması gerekmez mi? 

“İnceleme yapılmaması veya soruşturma açılmamasını neye bağlıyorsunuz?” diye soracak olursanız da, yine “cehaletime verin” diyerek “Rektör hanımın devlet büyükleriyle çektirdiği fotolar veya ablasının siyasi kariyeri olabilir” diyeyim. Aklımda deli cevaplar geçiyor. Mesela; adı geçen rektörün ablası iktidar partisinde üst düzey yönetici, eşinin de ana muhalefet partisinin üst düzey yöneticileriyle samimi ilişkileri var. Bu sebepten dolayı Rektör hanımın kendisine dokunulmuyor veya dokunulamıyor olabilir. 
 
İKTİDARIN OY KAYBININ SEBEBİ BU...

"Rektörden Satılık Üniversite" diye bir ilana rastlamadık, ama kim bilir üniversitenin hangi alanları, kimlere, kaç liraya kiralandı?

Genellikle bu konuda bana en çok sorulan soru; "Rektör neden bu kadar rahat davranıyor?" oldu. Daha önce de yazdım, rektör yaptığı yanlışlarla ilgili hesap vermediği için, böyle davranıyor. Bütün yanlışların hesabını, siyaset veriyor. Yapılan her yanlış, çürütülmeyen her iddia; iktidara oy kaybı olarak yansıyor. İktidarın kaybettiği oylar ise kimsenin umurunda değil.

CEVAP BEKLEYEN SORULAR!.. 

Yukarıda da belirttiğim gibi, üniversiteyle ilgili iddiaları, aylardır kamuoyuyla paylaşıyoruz. Daha önce yazdığım “İddialar, yenilir-yutulur cinsten değil!” başlıklı yazımda; “Eğer bu iddia doğru ise (Doğru olmamasını temenni ediyorum) üniversitenin idari olarak bitik olduğu anlamını çıkarmamız gerekiyor. Söz konusu kişinin ( genel sekreterin) yaptığı ve yapacağı bütün işler yetkisiz olacaktır. Sonuçları ağır olacak böyle bir atamayı, kim neye karşılık yapar? Doğrusu merak ediyorum. Bakalım üniversite yönetimi zahmet edip bir açıklama yapacak mı? Umarım beklenen açıklamayı yaparlar da, hepimiz işin doğrusunu öğrenmiş oluruz.” ifadelerini kullanmıştım. Halen cevap bekliyorum. 

Aynı yazıda “Elime geçen belgelerin birer kopyasının, siyasilerin de eline geçtiğini tahmin ediyorum. Hadi diyelim ki; Ak Parti ve MHP iktidarı temsil ettiği için siyasileri laf-söz etmiyor. Hadi yine diyelim ki; CHP yönetiminin de Aysun Bay Karabulut'un eşinin “meşrebi” sebebiyle sesi kesilmiş durumda. Peki, geriye kalan diğer parti yöneticileri, neden böyle bir hukuk tanımazlık iddiasına müdahil olmaktan imtina eder? İşte anlamakta zorlandığım bir başka konu da bu!..” diyerek iddialar karşısındaki sessizliği sorgulamıştım. 

“MEŞREP” KELİMESİNİ “MEZHEP” OLARAK ANLAMAK!..

İddialara cevap vermekten imtina eden Aysun Bay Karabulut, önceki yazımda geçen “Eşinin meşrebi” tabirine takılmış. “Eşinin meşrebi”ni “Eşinin mezhebi” diye anlamış olacak ki; hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Din ve inanç hürriyetini eleştiri olarak yorumlamış. 

“Meşrep ile mezhep arasındaki farkın farkında olmayan birine ne denir?” Bilemedim. (Meşrep, Arapça dilinden Türkçe'mize geçmiştir. Meşrep kelimesinin TDK sözlüğündeki anlamı şu şekildedir: (Yaradılış, huy, karakter, mizaç, davranış biçimi)

Hadi diyelim ki; “Meşrep” kelimesini “Mezhep” demek için kullandık. Aysun hanımın eşinin inancı, benim için veya toplum için ne gibi bir ayrımcılık vesilesi olsun ki? Demokrasilerde herkes, istediğine inanır, istediği gibi yaşar. Bu kimseyi bağlamaz. Biz mezhepten bahsederken, eleştirmiş oluyoruz da, Aysun Bay Karabulut ile görüşüp bu görüşmeyi köşesine taşıyan Ahmet Hakan yazınca neden zenginlik ve mozaik oluyor? Hatta Aysun Bay Karabulut, söz konusu yazıyı alıp üniversitenin sitesinde yayınlayacak kadar da çok beğeniyor. İşte Ahmet Hakan’ın bir kaç hafta önceki yazısının ilgili bölümü:



Selam ve dua ile
Fiemanillah