Murat ÇETİN

The Experienced Gazeteci Hedefkoçu İş İnsanı

Risale-i Nur’u okumanın usulü... | Murat Çetin Kişisel Web Sitesi

Risale-i Nur’u okumanın usulü...


Çok kıymet verdiğim bir büyüğüm, beni arayarak, “Risale-i Nur’u sırasıyla düz bir şekilde okumanın, Risale-i Nur’da yeri var mı? Bu konu, Risale-i Nur’da nerede geçiyor? Risale-i Nur’u bu şekilde okumak, son zamanlarda hayli moda oldu...” şeklinde bir sual etti. Kıymetli büyüğümün beni arayıp da, bu suali yöneltmesindeki sebep ise; 30 küsur yıldır, Kur’an-ı Kerim’in tefsiri olan Risale-i Nur eserleriyle olan meşguliyetimdi. Söz konusu suali bana yöneltmesine bakmayın, kendisi de bu eserleri okumak hususunda, benden daha derin bir maziye sahiptir. Belli ki O da, bu konuyu, “havsalasına” sığıştıramamıştı.

Kendisine iddianın aksine, Risale-i Nur eserlerinin izah edilmesi gerektiğiyle ilgili, Bediüzzaman Hazretleri’nin birkaç sözünü aktardım.

Barla Lâhikası isimli eserin,  371’inci sayfasında geçen,  “Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor.  Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile, belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci mektubları te'lif ile ve Dokuzuncu Şua'ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek.” cümlesini hatırlattım.

Keza, Müellifin Lem'alar isimli eserinin, 167’nci sayfasındaki “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatlı bir âlimi olabilir.” sözüyle de, mezkur iddianın yersiz ve mesnetsiz bir dava (!) olduğunu vurguladım.

Aslında Risale-i Nur’da bu hususla ilgili daha da çok delil gösterebilirdim. “Arife, tarif gerekmez” misali, sözü kısa kestim. Risale-i Nur’u okumaktan murad, onu anlamaktır. Eğer okunan eser, orada bulunan tüm muhataplar tarafından anlaşılıyorsa, izah gerektirmeyebilir. Ders ismiyle gerçekleştirilen toplantılara katılanlar arasında, anlamayanların da bulunması göz önünde bulundurularak, izah etmekte, herhangi bir mahzur yoktur.

Bediüzzaman, nasıl ders yapmıştır?” sorusuna, Dokuzuncu mektubun baş kısmında bulunan ve art niyetli kişiler tarafından “kırpılan” şu ifade, konuya mukni bir cevap olsa gerek: “Sabahki duada ben seni yanıma, akşamki derste sen beni yanına, ihzar ederiz. Günde iki, defa görüşürüz.”. Dikkat edin, Hulusi Bey dersini, Üstadına veriyor ve tam not alıyor. Feteemmel!


Demek ki, “Vefatımdan sonra sadakatli varisim…” hitabına mazhar olan Hulusi Bey’in akşamki derslerine, Bediüzzaman Hazretleri manen katılırdı. Hulusi Bey ise, bir talebenin kendisine yakıştığı ve yaraştığı bir şekilde, Üstadına kemal-i müeddeple dersini verirdi. Bu münasebetle, Hulusi Bey’in yapmış olduğu derslerin arşivine, internette ulaşmak mümkündür. Bakınız O zat, dersini nasıl tane tane okuyor. O âlî, hakikatleri, muhatapların seviyesine, nasıl indirerek izah ediyor. Dinleyenler o Kur’an derslerinden, nasıl istifade ve istifaza ediyor.

Mamafih; Bediüzzaman Hazretleri, yazdığı eserleri tashih ederken, yanında sınırlı sayıda bulunan kişilere düz bir şekilde okutması, ders “metodu” değil, “tashih”dir. Bununla birlikte, izaha kabiliyeti olmayan kişilerin, kısmen de olsa bu eserlerden istifade etmek için, kitabı yüzünden düz okumaları, umuma şamil olamaz. Son zamanlardaki bu kısır döngünün, bu denli yayılmasının sebebi; Üstâd Bediüzzaman’ın mutlak varisi olduğunu iddia edenlerin, ortaya attığı mesnetsiz iddialardır. Bedii, beyan, belagat, sarf, nahiv, usul-ü hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi ilimlerin hangisi bu ağabeylerde vardı da, vereseyi nübüvvete mazhar olan Bediüzzaman’ın eserlerini izah etmeye kabiliyetleri olsun?

Hülasa: Bir Kur’an dersinde, katıksız hakikat kokan şu ifadeler, hali hazırda da beynimde yankılanıyor: “Risale-i Nur’u çok okumak lazım. İmani meseleler üzerinde çok yoğunlaşmak lazım. Adam Risale-i Nur’u okumuyor, Üstadın bir mektubunu okuyor. İyi de o mektup, Risale-i Nur değil ki? O mektupta ne diyor: ‘Risale-i Nur’u oku!’. Okudun mu, okumadın, ne anladın? Adam Tarihçe-i Hayatı okumuş, ‘Üstâd çok büyük’ diyor. İki tane Bediüzzaman vardır. Bir tanesi Nurs’ta doğmuş, bundan sana ne? Diğer bir Bediüzzaman var ki; manen arşa çıkmış. Bütün peygamberlere varis olmuş. Kainatın hakikatini çözmüş. Bunu beşere ders vermiş. Bunu anlamak lazım. Anlamak için de Risale-i Nur’u çok okumak lazım.”

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…