-“Sadıkoğlu ve Baştürk” seçim çalışmasından nasıl bir ders aldı?
-“Büyük İskender’in” tarihe düştüğü hangi not “bugün” örnek oldu?
-Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut’un evinin kapısını kim açtı?
-“Karabulut” nasıl arşı inletmeye mi çalıştı?
- Aysun hocamızın (!) “kelimelerini” satır satır irdeledim!
-Krizler nasıl gelenekselleşti?
-Malatya Tanıtım günleri Malatya’ya yakıştı mı?
- Malatya Ticaret Borsası seçiminin önemi neden anlaşılmıyor?
-Fiskos Masasında hangi konular var?
-Haftanın karikatüründe ne var?
***
Peygamberimiz (a.s.m) bir hadis-i şeriflerinde, “İyi geçinmek, aklın başıdır.” buyuruyor.
Hafız-ı Şirazi, mezkur hadis-i şerifi, şu şekilde “izah” etmektedir: "İki cihanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetkârane muaşeret (İyi geçinmek) ve düşmanlarına sulhkârane muamele etmektir."
Yukarıdaki sözleri hatırlamama sebep olan mesele; hafta sonu yapılması planlanan Malatya Ticaret ve Sanayi Odası “seçimi” için verilen mücadelenin, Başkan ile Başkan adayının; “sanayici” ve “esnaf” “nezdindeki” yansımasıdır.
Şöyle ki; TSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, makamların “dostların” “desteğiyle” elde edileceğini, elde edilen statünün ise “dostların” “kendisinden” “uzaklaşmasıyla” elinden gideceğini öğrendi!
Baştürk Cam Yönetim Kurulu Başkanı Akif Baştürk ise, statünün “insan merkezli” çalışmakla elde edileceğini, bunun da daha fazla “sosyalleşmekle” mümkün olacağını idrak etti!
“Vefa”, “dostluk”, “ikili ilişkiler” ve “insan odaklı” olmak; insanın eline geçebilecek sihirli değnek mesabesindedir. Bu değneği elde eden, sürekli baş üstünde taşınır...
Her iki başkan adayının da, bu seçim çalışmasından iyi bir şekilde ders aldığını umuyorum…
Bu konuyla ilgili son söz olarak, tarih kitaplarından bir alıntı yapmak isterim: Büyük İskender ismiyle nam salmış komutana “Bu seviyeye nasıl geldin?” diye bir soru yöneltilir. İskender de cevaben “Dostlarımla iyi geçindim. Düşmanlarımla da dost oldum…” der.
KAPIYI KİM AÇTI?..
Geçen hafta, Malatya kamuoyu “gürültüsü” çok, içi “boş” bir gündemle meşgul edildi.
Konu Malatya Turgut Özal Üniversitesinin eski rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut’un evine, üniversite çalışanları tarafından “izinsiz” girilmesiydi. Bununla alakalı olarak, bir çok senaryo yazılıp çizildi. Bir çok “maval” anlatıldı ve anlatılmaya devam edecek gibi…
Olayı duyduğum ilk anda “Kapıyı kim açmış?” şeklinde bir soru sordum. Aldığım cevap beni hayli şaşırttı. “Şok oldum” desem yeridir. Çünkü kapıyı açan kişi, “mağdur” edebiyatı yapan kişinin “taltif” ettiği biriydi. Yani “Eden bulur!” manasında kullanılan “Men dakka dukka (Çalma kapımı, çalarlar kapını…) sözünü, tercüme eder nitelikte bir durum vardı ortada.
Olayın faili: Malatya Turgut Özal Üniversitesi İdari ve Mali İşler çalışanı
Geldiği Kurum: Malatya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Eski Unvanı: VHKİ
-Malatya Turgut Özal Üniversitesi’ne 2019 yılında geçici görevle gelen, yaklaşık bir yıl sonra da asaleten atanan biri...
-Uzman çavuş olarak devlet memuriyetine başlamış, psikolojik sıkıntılar yaşayınca istifa etmiş. Tekrar memurluğa dönüş hakkını kullanarak, Akçadağ Nüfus Müdürlüğüne VHKİ olarak atanmış. Daha sonra da YİKOB'a geçiş yapmış.
-İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi “psikiyatri” bölümünde uzun yıllar “bipolar” bozukluk tanısıyla tedavi olmuş. Halen de tedavisi devam ediyor.
-Her türlü işe “imza” atabilecek “karakterde” bir kişilik.
-Bilgi-kültür düzeyi düşük, psikolojik sıkıntıları olan ve kullanılmaya elverişli bir profil.
-Aysun Bay Karabulut'un olur-olmaz her işine "Evet" dediği için, 2022 yılında hayal dahi edemeyeceği şekilde asaleten atanarak ödüllendirilen bir kişi.
Fransızların “Yalayanın, bir süre sonra ısırması da beklenilir.” şeklinde meşhur olmuş bir sözü vardır. Aynen öyle bir durum yaşandı, konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor.
Şayet bu olay bir “kurgu” değilse, bundan sonraki “ısıracak” kişi, hangi “işgüzar” olacak?
Bekleyip göreceğiz...
KENDİ ÇEKTİĞİ VİDEODA, İTİRAF ETTİ!..
Malum olduğu üzere, 14 Eylül tarihinde yayımlanan 2022/470 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Malatya Turgut Özal Üniversitesine Prof. Dr. Recep Bentli atandı.
Bu atamaya, eski rektör Aysun Bay Karabulut’un “itirazı” var.
“Bu da nereden çıktı?” diyecekler, elbette olacaktır.
Fakat kendileri tarafından “çekilip”, ulusal bir gazeteye “servis” edilen video görüntüsününün, “siyak”, “sibak” ve “retoriğine” bakıldığında; nasıl bir “manipülasyon” ve “subliminal mesaj” koktuğu çok açık bir şekilde görülüyor.
-Bu görüntüleri yayınlayan gazete, hükümet yanlısı olmakla bilinen bir kuruluş.
-Aysun hoca konuşurken, “ezberden” konuşuyor, akabinde ise “ağlayarak” videoyu izlemesini “ümit” ettiği kişilere duygu dolu anlar yaşatmanın derdine düşüyor.
-Son kısmında da kendisine haksızlık yapıldığını “iddia” ederek, meseleyi “ilahi adalet”e havale ediyor.
Yoksa sanıldığı gibi olay, sadece Aysun hocanın evine izinsiz girme olayı değil…
İsterseniz hocamızın (!) “kelimelerini” beraber irdeleyelim:
Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, konuşmasının sonunu “Cumhurbaşkanımız…” diye bitiyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi, mesaj öncelikli olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, ardından da tüm kamuoyuna.
Konuşma dört ana başlık üzerine “tasarlanmış”. Birincisi, “başarılı bir insan olduğu halde yok sayılması”; ikincisi, “Recep Bentli tercihinin yanlış olduğu”; üçüncüsü, “dua ve beddua seansı” ve dördüncüsü ise, “sürçü lisan kullanarak gazetecilerin kendi hakkında yazdıklarının doğruluğunu istemeyerek tasdik etmesi.”
Başarısını şu cümleleriyle ifade ediyor; “Ben bir akademisyenim. Bilim insanıyım. Ben bir buluşları olan biriyim. Ben bu güne kadar emek çektim. Üniversite kurdum. Malatya teşekkür ediyor. Tüm ulusal basında bilimsel çalışmalarımızı anlatıyoruz. Tıp Fakültesi kurdum. Malatya’ya ikinci Tıp Fakültesini kurmak kolay mıydı? Yüzlerce öğretim üyesi getirdik. Hepsi canla başla çalışan insanlar. Cumhurbaşkanımızı da hepsi çok sever.” ifadeleriyle ince ince mesajlar veriyor.
Şöyle ki;
“Sayın Cumhurbaşkanım, Benim gibi bir bilim insanını ve akademisyeni Malatya sevdiği ve tüm ulusal medya takip ettiği halde, siz beni neden tercih etmediniz? Kaldı ki ben, tıp fakültesi kurdum. Malatya gibi bir yerde, rahmetli Turgut Özal’dan sonra, ikinci bir tıp fakültesi kurmayı; kolay mı zannediyorsunuz? Halbuki ben bu üniversiteye yüzlerce öğretim üyesi getirdim ve özellikle ama özellikle sayın Cumhurbaşkanım sizi sevenleri tercih ettim. Getirdiğim öğretim üyeleri de sağ olsun yüzünüzü kara çıkarmayarak canla başla çalıştı. Bunca yapılanın rağmına nasıl olur da rektörlük koltuğunu elimden alırsınız?” diyor.
Recep Bentli’yi de şu cümleleriyle itham ediyor: “Bu kadar haksızlığa ve saldırıya maruz kalmamalıydım. Emniyetimizden ve polisimizden Allah razı olsun. Hepsi buradalar. Gelip incelemelerini yapacaklar. Parmak izlerini bulacaklar. Kamera görüntülerini çıkaracaklar. Ama bir komplo teorisine maruz kalmadığımı, kalmayacağımı ve süreç içerisinde de bunların her birini yargıya ve adalete tecelli edeceğine inanıyorum” ifadeleriyle, yine Cumhurbaşkanımıza ithafen:
“Sayın Cumhurbaşkanım, siz Recep Bentli’yi rektör olarak atadınız. Lakin o ne yaptı, daha daha ilk günde hatalar yaptı. Ne mi yaptı, üniversite çalışanlarını göndererek benden habersiz evimin kapısını açtırdı. Bana inanmıyorsanız burada bulunan emniyet mensubu polis arkadaşlarımıza sorabilirsiniz. Zaten parmak izleri ve kamera görüntüleri de beni haklı çıkartıyor. Sizin Recep Bentli’yi tercih etmenizin ne kadar yanlış bir karar olduğunu yargıda da ispatlayacağım.” diyor ve ekliyor “Turgut Özal’ın ismini yaşatan bir üniversite kurmuşum. Allah’a havale ediyorum.” cümlesiyle arşı inletmeye çalışıyor…
Anlayamadığım konu, Aysun hoca, kendi hakkında yazılan ve çizilenlerin doğru olduğunu “Komplo teorisine maruz kalmadım, kalmayacağım” cümlesiyle de teyit ediyor.
Aslında, bana göre bunlar “bir tiyatro karakterinin” “spekülatif” hamleleri. Eğer hoca hanımın kendisi, gerçekten “mağdur” olduğuna inansaydı, adam akıllı düşünür, bütün basın mensuplarının davet edildiği bir toplantı düzenler ve olayın failini “yerin yedi kat altına gömerdi.”
İnşallah bu konuyu ayrıca ele alacağım.
KRİZLER DE GELENEKSELLEŞTİ!..
İstanbul’da geleneksel hale gelen Malatya Tanıtım Günleri’nin 5’incisi geçtiğimiz günlerde yapıldı.
Tanıtım günlerinde “Gelenekselleşen” bir başka mesele de “Kriz olmadan, tanıtım günleri olmaz”dı.
Her sene olduğu gibi, kriz çıkarmak için, hemen herkes büyük gayret sarf etti...
Bu seneki krizimizi şöyle özetleyeyim: Bütün siyasi parti temsilcilerinin katıldığı bu organizasyon bir anda karşılıklı atışma ve sataşmanın yaşandığı bir düello alanına dönüştü.
Kriz, protokol sırasına göre “oturumun” olmamasıyla başladı.
Malatya Valisi Hulusi Şahin, ayakta beklemeyi tercih etti.
MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, “Arzu edilen erdemli konuşmasını” yapmayıp, siyaset konuşarak konuyu alevlendirdi.
CHP’li vekil Onursal Adıgüzel, Malatya Valisini kınayarak “Burası CHP’li bir belediyenin tahsis ettiği bir alandır” hatırlatması yapması ve başa kakması; ateşe benzin dökmek gibiydi.
Bu arada AK Parti MKYK üyesi ve Malatya milletvekili Bülent Tüfenkci, her zamanki gibi ortamı toparlamaya çalıştı.
Malatya Valisi Hulusi Şahin ise “Malatyaspor” vurgusuyla, “hamasi” duygularla siyaset yapmak isteyenleri hem ayıpladı, hem de had bildirdi.
Bu durum bana şu hikayeyi hatırlattı: Keçi ile koyun beraber otlanmaya giderken karşılarına telden bir engel çıkar.
Keçi her zaman olduğu gibi cesaretsizdir.
Koyun ise onun tam aksine engeli aşmak için birden zıplar ve kendine güveni sayesinde engeli aşar.
Keçi, kahkahayla gülmeye başlar.
Koyun “Niye gülüyorsun?” diye sorar.
Keçi de “Sen zıplayınca kuyruğun havaya kalktı. Kıçını gördüm” der ve gülmeye devam eder.
Koyun ise hazır-cevap yapıştırır sözü: “Sen benim kıçımı bir kereye mahsus gördün. Senin kıçın her daim açık.”
Hulasa: Malatya Valisi Hulusi Şahin’in, Yeni Malatyaspor vurgusu, bu minval üzere bir tokattı…
MALATYA VE MALATYALIYA YAKIŞIR BİR ŞEKİLDE YAPILSIN
Malatya Kültür ve Yaşam Derneği Başkanı Atilla Kantarcı’nın kendi sosyal medya hesabında yaptığı paylaşım; çok önemli, yerinde ve doğru bir paylaşımdı.
Doğrusu ben de bu sene beşincisi yapılan Malatya Tanıtım günlerinin bu şekilde ve bu acemilikte organize edilmesine karşıydım.
“Karşıydım diyorum” çünkü perşembe günü açılışı yapılan ve cuma günü devam eden tanıtım günleri; Malatya ve Malatyalılık ruhundan uzak, uzak olduğu kadar da “utanç” verici boyuttaydı.
Ama hafta sonu hem programa katılanlar yoğunlukta, hem de “siyaset” ve “iş dünyasından” ilgi büyüktü.
Bu program, istişarelerle, konuya hassas paydaşlarla, Malatya’ya ve Malatyalıya yakışır bir şekilde yapılabilir.
Böylelikle hem Malatya’nın sahip olduğu “değerler” tanıtılır, hem de gurbetteki Malatyalılar bu vesileyle bir “bayram” havası yaşar…
BORSA SEÇİMİNİN ÖNEMİ ANLAŞILMIYOR
Malatya Ticaret Borsası seçimi bu hafta sonu yapılacak.
Daha önce de belirttim, 420 milyon dolar olan Malatya ihracatının; 350 milyon doları kayısıdan geliyor.
Geriye kalan 70 milyon ise, Malatya ihracatının gerçek rakamı.
Son günlerde konuşmamız gereken Ticaret Borsası seçimleri olması lazımken, durumun ciddiyetinden habersiz Malatyalılar, olaya “bigane” kalıyor.
Halbuki Malatya’da kayısı olmazsa, ihracat olmaz, para girdisi olmaz; köylü ve tüccar perişan olur. Evet Malatya’da kayısı olmazsa, belki de Malatya Doğu’nun en fakir ili olur.
Ramazan Özcan’dan önce Gürsel Özbey bu işi “deruhte” ediyordu. (Gürsel Bey'in başına gelenler, herkesin malumu. Rabbim’den sabırlar diliyorum.)
Malatya kayısısı, Ramazan Özcan yönetiminde, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’yle tanıştı.
Fiyatlar iki yıldır köylünün yüzünü güldürüyor.
Uzun bir aradan sonra ilk defa sarı kayısımız altın değerine geldi.
“İnşallah, Ramazan Özcan bunu devam ettirir” diye temenni ediyorum.
Artık maceraya ve maceracılara tahammülümüz kalmadı!..
FİSKOS MASASI:
-Yakında yapılması planlanan Malatya Dernekler Konfederasyonu kongresi için, mevcut Başkan Adil Gevrek’in yanısıra; Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği (MASTÖB) Başkanı Nazife Özdemir ve Malatya Dernekler Federasyonu (MADEF) Başkanı Yılmaz Durmuş da “adaymış”.
-Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği (MASTÖB) Başkanı Nazife Özdemir, Malatya Tanıtım Günleri’nde, Malatya Dernekler Konfederasyonu Başkanı Adil Gevrek’in açılış konuşmasını yapmaması için, Yeni Malatyaspor’u “bahane” ederek dernek üyelerini “örgütlemeye” çalışmış.
-Malatya’da trafik polislerinin keyfi cezalar kestiği iddia ediliyor.
-CHP Malatya Milletvekili ve MYK üyesi Veli Ağbaba, yerel siyasette pasif kaldığından ötürü; CHP Genel Merkezi’nde eleştirilerin “odağına” yerleşmiş.
Selam ve dua ile…
Fiemanillah